Akademik Gaz

“Bilimin esas olması gereken bir üniversitede tekbir ve surelerle eylem yaptılar. Ertesi gün aynı grup yine toplandı özel güvenlik afişleri indirmemizi söyledi. İndirmeyeceğimizi afiş asmanın yasadışı olmadığını söyledik. Polis gerici gruba ben hallederim siz gidin gibilerinden bir tavır takındı. Daha sonra polis küfür ederek saldırmaya başladı. Copu düşünce ise barikat olarak dizdiğimiz sandalyeleri üstümüze fırlattılar. Portakal gazı sıkarak bizi geri püskürttüler. Pazartesi günü okula geldiğimizde ise kimlik kontrolünden geçemedik ve hiçbir yasal neden gösterilmeden okula alınmadık. Olaylarda mağdur olan biz olmamıza rağmen okula alınmayan yine biz olduk. Bunun sonucunda Çarşamba günü ana kapının önüne çadır kurduk ve mücadelemize burada devam ettik. Bugün ise hakkımızdaki kararın kalktığını söylediler. Rektör, görüşmek üzere her siyasi gruptan bir temsilci çağırdı.” Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerden Makine Mühendisliği bölümünde okuyan Mertcan Karaalp böyle açıklıyordu olayı…

Hakkında soruşturma açılan kişi okula giremiyor. Bu sürede sınavlara ve derslere giremiyor ama mazeret sınavına girme hakkı var. Soruşturma sırasında savunması alınıyor ve savunması alındıktan sonra okula girme hakkı veriliyor. Uzaklaştıma alırlarsa tekrar o sürede okula giremiyor. Böyle peşinen suçlu sayılma durumu var.

Türkiye’de şu veya bu nedenle gösteri yapılan öğrencilerin okula sokulmaması gibi bir durum faşist dönemlerde bile yoktu. 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de yoktu. Tamam, okul dışında eylemciler gözaltına alınıyordu, haklarında dava da açılıyordu ama okula sokmamak diye birşey asla söz konusu değildi. Türkiye 12 Eylül düzenlemeleri ile polis devleti haline getirilmiştir. Kısacası faşizme özgü uygulamalar sürekli ve olağan hale getirilmiştir. YÖK düzeni ile üniversite yönetimleri tam anlamıyla faşist okul idaresi durumuna gelmiştir. Bunlar iktidarın polisiyle elele üniversite öğrencilerine kendi hoşlarına gitmeyen gösteri yaptılar diye eziyet etmektedir. Gösteri en temel demokratik haklardan birisidir. Kaldı ki, bir adam bir suç işlemiş bile olsa, suçu kanıtlanana ve ceza alana kadar derse sokulmaması diye birşey olamaz. Burada hoşlarına gitmeyen öğrencilerin öğretimi engellenmektedir. Bu suçtur. Bunların esas sorumlusu tabii ki AKP iktidarıdır. İktidarın 12 Eylülcülerin istediği ve öngördüğü iktidar olduğu ortadadır. Bunlar 12 Eylül faşizminin sivil elbiseyle devamıdır. Sahte solcular, dönekler ne derse desin, herşey ayan beyan ortadadır.

AKP üniversitede kendinden olmayanı istemiyor…

Ya da

AKP üniversitelerde şöyle solcu istiyor (?)
Solcu görünümünde Kürtçüler..Bunlar tipik solcularımıza göre solcular ve sistemin altını oyuyorlar.
Diğer solcu grubu yeni Anayasa’ya evet diyen solcular..Bunlar da ortak çıkar doğrultusunda anlaşmış durumdalar..

Hükümet, düzene muhalefet edenlerden ve iktidarı rahatsız edecek derecede sesini çıkaranlardan hoşlanmıyor, onları sindirmek için de elinden geleni ardına koymuyor. Ha, bir tek başı örtülüler hariç. Çünkü o garibanların saf dinî hisleri üzerinden oy elde etme imkânı var.

Üniversiteler, bilimin ve çağdaşlığın kaynağı olması gereken yerlerdir. Fakat gerici beyinlerin, “ne kamusal alanı ulan Allah her yerde” diyerek üniversiteleri bilim yuvası değil, dergâh olarak görenlerin, ilerici ve devrimci öğrencilere tahammül edememesi normaldir.

Sürekli şunu söylüyorduk; eğer üniversitelerde türban serbest bırakılırsa, türbanlı olmayanlara mahalle baskısı uygulanması kaçınılmazdır… Tabi dinleyen olmadı. İşte daha tam serbest bırakılmadan bile ilerici öğrencilere baskılar yapılmaya başlandı. Her geçen gün, üniversite rektörleri değiştikçe baskı daha da artacak. Geçenlerde rektör adayının biri öpüşen öğrencilere izin verilmeyeceğini söylemişti, artık öğrencilerin her şeylerine karışırlar.

Sistemin egemenleri AKP ve YÖK eliyle üniversitelerin içini boşaltmaya kararlılar. Burada karşılarına çıkabilecek en önemli güç de sosyalistler, devrimciler, ilericiler ve yurtseverlerdir. Ama bu düzen ne kadar baskı uygularsa uygulasıni tarihin hiç bir döneminde dikensiz gül bahçesi yaratılamamıştır ve yaratılamayacaktır. Sistem kendi solunu yaratırken aynı zamanda bir ayrışma da yaşanıyor. Kimin ve hangi örgütlerin sosyalist oldukları daha da belirginlik kazanıyor.
Bir olumlu yanı varsa bu sürecin, o da budur.

Oligarşi içinde kendi durduğu yeri güçlendiren ve emperyalist politikalar doğrultusunda neoliberalizmin bütün rejimde kurumsallaşmasını sağlayan referandumdan sonra gözünü en önemli ekonomik kaynaklardan birine “Eğitim”e dikti gözünü AKP.

Türban ve sivil polis açıklamalarına da bakarsak bu saldırının dozu da artacak gibi gözüküyor. Çünkü AKP eğitimi hızlıca paralılaştırmak ve bunu yapabilmek içinde gericileştirmek istiyor.

Bu böyle biline…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder