Akılsız başın cezasını ayaklar çeker!


Midemiz...
Bir sıkıntısı olursa rahatsız olur tüm bedenimiz...
Günün birinde uzuvlarımız hep mideye çalışmaktan bıkmışlar ve isyan etmişler...
Her bir uzuv beymişçesine yaşamak istemiş...
Mide gibi hiç bir şey yapmamak istemişler...
"Biz olmasak o hiç! Hep biz didiniyoruz, terliyoruz eşek gibi, kimin için? Hep onun için. Nedir bunda bizim kazancımız?" demişler ve yan gelip yatmaya başlamışlar...
Eller tutmaz, kollar kıpırdamaz, bacaklar yürümez olmuş...
Aradan zaman geçmiş...
Artık yürek yeni kan yapamaz olmuş mesela...
Başlamışlar isyancı uzuvlar sızlanmaya...
Tükenmiş hepsinin feri...
Anlamışlar ki sonunda, o dalgacı, o tembel sandıkları mide her birinden daha çok yararlıymış meğer hepsinin ortak çıkarlarına...
Yaptıkları işin yanlışlığını anlayan uzuvlar mideye tekrar itaat etmeye başlamışlar...

La Fontaine' i bilirsiniz...
Bu fabl La Fontaine' in...

Vucudumuzun ya da uzuvlarımızın metafor olarak siyasette kullanılması çok eskilere dayanır.
Bir rivayete göre bu fabl'ın başka bir versiyonu La Fontaine kaleme almadan önce Roma' da Konsül olan Menenius tarafında M.Ö. 419 yılında Roma' ya isyan eden pleplere karşı anlatılmıştır. Menenius, Roma'ya isyan eden pleplere bu hikayeyi anlatarak pleplerin isyanını bastırdığı söylenir.

Yine bu dönemde baş, mide ve diğer uzuvlarımızın siyasal alanda yukarıdaki hikaye gibi metafor olarak kullanılması yaygındır.

Dönemin tıp bilgisine bakacak olursak mide önemliydi o tarihlerde. Midenin alınan besinleri kana çevirip tüm bedene gönderildiği düşünülüyordu. Midenin bedeni koordine eden işlevine dayanarak uzuvların mideye isyan etmeyip, itaat etmeleri gerektiğini düşünüyorlardı.

Hristiyanlıkla beraber midenin yerini baş almıştı...
Hristiyanlar ortaya çıktıklarında kendilerini modern olarak yansıtarak pagan kültüre ait ne varsa reddetmişlerdir. Tabi bu reddin içinden bedenimizin veya uzuvlarımızın siyasal alanda metafor olarak kullanılmasında da radikal anlamda değişikliğe gitmişler. Artık mide değil baş kullanılmaktaydı.
Başın sembolik anlamda kullanılmasıyla beraber baş Hristiyanlar arasında güçlü bir sembol haline dönüştü.
Hristiyanlığın kendi içindeki hiyerarşisi başı yükseklikle eş tuttu. Böylelikle İsa' nın ve onu temsil eden kralın baş olduğu ve tek beden tasviri olarak siyasal bir yapı ortaya çıktı.

Günümüze kadar bir çok düşünür bedenimizi devlet olarak görmüştür.Tabi zamanlada değişiklikler göstermiştir. Bu tasvirlerde; baş demek iktidar demek, kalp demek meclis demek, göz ve dil demek hakimler demek, mide demek parayla uğraşanlar (vergi toplayanlar) demek, eller ve ayaklar demek ise köylü ve işçiler demekti.

Toplumda hiyerarşik bir sistem yaratmak istiyorsanız bu hikayeleri anlatırsınız...

Egemenler size der ki: "Baş tarafından yönetilmeniz zorunludur."

Bugün bile böyle demiyorlar mı?

"Ayaklar baş olunca kıyamet kopar" diyen kim?

Başbakan'ımız değil mi?

Ayaklar ve eller olarak çıkıp ; "Akılsız başın cezasını ayaklar çeker!" demeliyiz!

(Evrensel)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder