Siyasette yeni bir dil

Seçime yaklaştığımız şu günlerde siyasi arenada uslüp ve seviye epey farklılaştı. AKP'nin uyguladığı neo-liberal politikalara karşı CHP basiretsiz kalmaktadır. Türkiye' de siyaset tıkanmıştır ve nefes alması gereklidir. Bunu açacak olanda sol politikalardır. Solun yenilenmesi, değiştirilmesi, rektife alınması vs.vs. Bunların hepsi çözüm için alternatif olabilir. Hani araba motorları 100 bin km üstüne çıkınca sanayiye götürüp rektifiye alırsınız ya (?) Araba ağır aksak da olsa yürütülür tekrardan... Ben böyle bir yenileşmeden bahsetmiyorum! Motur değişmeli hatta mümkünse araba tamamen değişmeli.
Bugün Türkiye' ye dünya konjektüründeki sol anlayış içerisinde baktığımızda CHP' nin sol algısı içerisinde olmadığı açıktır. Zaten 12 Eylül sonrası CHP' nin zafer kazandığı bölgelerde ihale yoluyla sol kimliği piyasalaştırarak sol'a ciddi bir darbe vurduğu açıktır.
Bugünkü CHP' de bunun farkında ve yenilenme çabasıyla hareket etmeye çalışsada siyasetin nefes alması için daha fazlasının yapılması gerekmektedir.
Piyasa ekonomisi yerine kolektivist tavır takınılması gerekmektedir!
Peki, sosyal demokrasi, özgürlükçü sosyalizm dediğimiz zaman beklentilerimiz ne olmalıdır? Kitlesel bir sol mu yoksa özgürlükçü bir sol mu? Seçmen algısı CHP' yi kitle sol olarak görmektedir aslında CHP, AKP'ye alternatif değildir. Çünkü alternatif olabilmesi için AKP'den farklı bir bakış açısına sahip olması gerekmektedir. Kendisinden olmayana baskı uygulamayan, yasaklamayan bir zihniyetin ürünü olması gerekmektedir.
Kimi sol algısı içerisinde olan partilerse eski sol anlayışını günümüz koşullarına uyarlamak gibi yanlış bir algının içerisini giriyorlar.
"Bize oy verin. İktidar olalım. İktidara gelince biz çözeriz." anlayışına takılıp kalındığında, reel politikanın çıkmazına girmişiz demektir. Çünkü, bence, özgürlükçü bir sol anlayışında çözümlere yönelik vaatler bulunmayacaktır; buna alternatif olarak "sorunlarımızı tespit edip, sorular sorup, çözümlerini de 'beraber' vermemiz gerekir" çözümler için biz kaygısını taşımayan hiç bir parti aktif olarak sorunlara yönelik somut adımlar atamaz.
Marx' ın da dediği gibi "artık sadece dünyadaki gelişmeleri yorumlamak yetmiyor, bunu değiştirmemiz lazım" şeklindeki devrim algısını ön plana çıkarmamız gerekmektedir.
Bugünkü siyasi partilerin vaatlerine baktığınızda sanırsınız ki "cennet" vaat ediyorlar... Cennet vaatlerine karşılık bizi cinnet haline sokan cehennem gezegenindeki en haklı karşı duruşlardan birisi olduğumuzu yeterince haykırmalıyız.
Felsefi olarak anarşizm çıkmızına girmeden, bu anlayıştaki özgürlükçülük ise; "yasaklamayı yasaklamak" zemininde dile getirilirse başarılı olabilir. Yasaklamak yerine, yasağı ilişkin kavramların geçersizleştileceği bir dünya algısına sahip olmak gerekir.
Kapitalizm, isminin konulduğu dönemde mekanik bir yapıydaydı.Bugün artık dijital kapitalizm hakim ve bunun karşısında, bilişim devriminin getirilerinden yola çıkarak devrimci paradigmanın özlerini sergilemeliyiz.
Yeni bir vurgu, yeni bir söylem...
Mesela, sosyalizmin geçersizleşen vurgularını yeni bir dille ortaya koymak gerekir. Devletçi sosyalizm, anlayışından kurtulabilmek gerekir. Çünkü devleti söylediğimiz yerde ister istemez millet söylemi de dile getiriliyor ve siyasi araneda ulusal solcular at koşturmuş oluyor.
Bu anlayış dünyayı, dünyadaki siyasi gelişmeleri yetirince tanımamaktan, eskiye bağlanmaktan kaynaklanmaktadır. Bugün ulus-devlet modelleri tarihe karışmaktadır. Biz bu algıdan sıyıralamayacağımız sürece siyasetimiz de nefes almaz, gelişmemiz de beklenemez.

(Evrensel)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder