Sınıf Çatışması

Ülkemizde öyle bir “kavram kargaşası” hakim ki!

Müthiş

Ne işçiler kendi sınıfını biliyor, ne de patronlar…

Bugünlerde kendi içinde tutarlı sınıfsal yaklaşıma her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.Emek, hayatın her anı ve noktasında sermayenin tacizine uğruyor bunu hayatlarımızda birebir görmekteyiz.Hele ki burjuvanın avcıları (medyada her gün görüyoruz) meydanı boş bulup “sınıf çatışmasına” karşı düşüncelerini şımarık ve futursuz bir şekilde salyalarını akıtarak söylemekteler.Emek karşıtı görüşlerinde her geçen gün yeni mevziler bulmaktalar.

Tüm bu “vahşileşmiş süs köpeklerine” rağmen “sınıf” yine de ölümüne pençeliyor hayatı.Ne “demokratik açıklım” ne “din” ne “milliyetçilik” gibi ortaya atılan “sahte rüzgarlar” emek sınıfın iç dinamiğini, o şiddetini söndüremedi, söndüremiyor.

Her şeye rağmen, yıllardır…

İktidarda pek farklı değil…

Hangisinin ağzından “emek, hak, işçi, çitfçi, hizmetli, ücretler” vb. kelimeleri duydunuz? Hani, labaratuarlarda bilim adamları “tek hücreli canlıları” mikroskop altında inceler ya (?) bunlar da öyle !

Tepeden mikroskopla izliyor… Yoğun sıvının içerisindeki tek hücreli hareket ediyor. .. Ve diyor ” oh oh iyi ölmemiş, yaşıyor”

Yaşıyor da, nasıl yaşıyor bir bak bakalım o sıvının içindeki tek hücrelinin hareketlerine ? O tek hücreli bir reksiyonu için ne kadar enerji harcıyor, o sıvı ne kadar yoğun (?)

İdeolojik yanını, demokratik ve ekonomik hakları bir yana bırakarak bence sınıf çatışmasının olmazsa olmazlarından birisi “sınıfsal bakış açısına” sahip olmaktır.

Bu çatışma kapitalizmle beraber gelen (ortalama 250 yıl önce) bir çatışma değildir aslında…Antik çağdan tutun da peygambere kadar günümüze kadar bu konu hakimdir.

O insanlara baktığımızda aslında ne demokrasiyi benimsemislerdi ne de devrimcilerdi…Plato, sokrat gibi Yunan filozoflarından İslam peygamberi Muhammed’ e kadar… Örneğin Kuran’ a baktığımız ilk 23 ayet “bahçe sahipleriyle” (günümüz liberalleri) ilgilidir…

Şahsım adına “ayağım taşa takılsa kapitalizmden bilirim”. Hatta günümüz de insan sıfatlarına hakim olan “antikapitalist” olmak zorundadır.Siyasal haklar ne kadar genişlerse genişlesin, emekçiler günümüzde hala yöneten değil yönetilen sınıftadır. Geçim koşulları üzerindeki yönetim ve denetim otoritesinden uzaktırlar. Oysa özgürlüğün bu temel koşulu, sınıfsal bakış açısının da en başta gelen öncülüdür.Üreten yönetene dek bu mücadele devam edecek gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder