AKP' ye gönderdiğim ileti

12 Eylül 1980 darbesiyle gelen Anayasa'ya karşı olanların YÖK' e karşı tavır takınmaması bu kişilerin kendi içinde tutarlı olmaması anlamanı gelmektedir. Çünkü YÖK dediğimiz kurum 12 Eylül' le beraber gelen ve üniversitelerin özgürlüğünü engelleyerek üniversiteler üzerinde baskı unsuru haline gelen yapıdır. YÖK' ün kuruluşuna baktığımızda üniversite öğrencilerini anarşist, komünist, terörist görmekle beraber üniversiteleri de bu unsurları besleyen yuvalar olarak görerek bu zihniyet içerisinde kurulmuş ve günümüzde varlığını devam ettirmektedir. 12 Eylül'le gelen Anayasa'nın zihnine ve felsefesine müdahale etmeden, onun baskıcı ve otoriter olan zeminen karşı olmadan demokratik anlamda bir zemin oluşturulamayacağı gibi özgürlükleri savunan bir anayasa hazırlanamazsa, YÖK' ün bu perspektifi de değiştirilemeden özgürlükleri savunan ve kendi iç dinamiğiyle gelişen bir üniversite anlayışı da beklenemez.Çünkü YÖK, kurulduğu günden beri başa gelen iktidarların üniversiteler üzerindeki denetimini sürdürmüştür. AKP' de bugün YÖK üzerinde baskısını kurup, kurumu denetim altına aldıktan sonra YÖK' ü kendi çıkarları için kullanmıştır. AKP' nin YÖK'ü kaldırmamasının sebebide budur!
Kendisinden olmayanı, kendisi gibi düşünmeyeni "ötekileştirmekle" kalmayıp coplayan, gazlayan, fişleyen bir AKP var karşımızda.
AKP ötekileştirdiği ünversiteliler için "Marjinal", "Rol yapıyorlar" gibi absürd açıklamalarda bulunuyor. Peki! Diyelim ki rol yaparak kendilerini yere atıyorlar... Yere düşen gencin tepesinde üniversiteliye orantısız abanan polisleri nasıl açıklıyorlar?Polisler rol yaparak düşen gençlere iyi niyetler yaklaşarak neden elinden tutmuyor?
AKP yukarıda anlattığım sebeblerden dolayı YÖK' ü topyekün kaldırmak yerine düzenlemek istiyor. İyide bu kurumun neresinden tutacaksın ve nasıl düzenleyeceksin?
AKP' nin yaptığı bence gayet net! Bir taraftan üniversileri özellikle YÖK kanalıyla kendi kışlasına çevirirken diğer taraftanda üniversiteler ve öğrencilere meta haline dönüştürerek piyasa malı haline getirmekle beraberer üniversiteleri adeta şirkete çevirmektedir. Özgürlüğün simgesi, düşüncelerin ve bilimin ocakları olması gereken üniversitelere baktığımızda sivil polislerden tutunda özel güvenliğe kadar tuhaf uygulamalar kadar örnekler görmekteyiz. Üniversitelerin bu hale dönmesinde AKP sebep olmakla beraber YÖK' te AKP' nin bu anlayışna destek olmaktadır. Baskının ve şiddetin altında bilim yaptırma anlayışı AKP' nin bakış açısını yansıtmaktadır.
Bu zihniyet öğrencileri müşteri olarak görmekte, üniversiteleri ise ticari bir kurum olarak görmektedir. Üniversiteler kendi içerisinde hizmet alanında özelleştirilmiştir. Uluslar arası şirketlerde bunda en önemli pay sahibidir. Aldığınız kararlar bu yapıyla çelişmemektedir.Bu anlayışla kendi iç dinamiğiyle gelişen, akademik anlamda özgürlüğe sahip üniversitelere nasıl ulaşmayı planlıyorsunuz?
Takip ettiğim kadarıyla grubunuzun konuyla ilgili yaptığı açıklamalar, rakamlar üzerinde çeşitli hesaplamalarlarınızla eğitime ayırdığını bütçe üzerinedir.Eğitimin temel sorunları üzerine somut anlamda adımlar atmamaktasınız. Açıkladığınız verilerden bütçeden yükseköğrenime ayırdığın pay milli gelirimizin binde 1' ine bile karşılık gelmemektedir. Bu pay, yükseköğrenime verdiğiniz önemi göstermektedir. Bildiğiniz gibi OECD ülkeleri arasındaki sıralamalarda ülkemiz vasat durumdadır. 2002'den bu yana AKP hükümeti olarak, attığınız adımlarla üniversitelerimizi kar getiren kurum olarak görmektesiniz. Eğitime ayırdığını bütçe bunu yansıtmaktadır. Yaz okulları, ikinci öğretim modelleri, uzaktan eğitim, yaşam boyu eğitim gibi oluşumlarla bu yapınızı sürdürmektesiniz. Öğretmenlik formasyon eğitimini de üniversite bünyelerinde açtığınız paralı sertifika programlarıyla adeta pazarlamaktasınız. Bunun yanında eğitimin temel sorunları olan beslenme, barınma, ulaşım gibi belli hizmetleri taşeron firmalara yıkmaktasınız. Böylece üniversitelerdeki her şeyi alınıp satılan bir meta halinde dönüştürmektesiniz. Sadece Türkiye' de değil dünyanın bir çok ülkesinde öğrencilerin tepkisi üniversitelerin bu hale dönüştürülmesinedir.
Devlet eliyle yeterli kaynağı bulamayan üniversilerimiz, bilimselliği ön plana almak yerine piyasalaşara şirketleşmeye doğru gitmektedir. Bu anlayış nereye kadar devam edecek? Hal böyle olunca siz öğrenci olsanız bu yapıyı alkışlar mısınız? Sorunları dile getirmek isteyen öğrencilere karşı yapılan reaksiyonlar bellidir. Gazla, copla, susturmayla, uzaklaştırmayla bu sorunlar çözülebilir mi?
Akademik anlamda alınan eğitim sonrasında öngörülen iş güvencesi önemlidir. Akademik özgürlüklerin bu beklentinin karşılanması gerekmektedir. AKP' nin ve YÖK' ün böyle bir kaygılar içerisinde bulunmadığını çıkardığı yasa ve yönetmeliklerle görmekteyim. Bu sorunları göz ardı ederek nasıl olurda YÖK' ün değiştireceksiniz?
Üniversiteler kendi bünyesinde, kendi iç dinamikleriyle hareket ederek, çalışanları, öğrencileri ve öğretmenlerinin aldıkları ortak kararlar sonucunda idari yapısını sağlamalıdır. Bu anlayış demokratik bir bakış açısını yansıtmaktadır. YÖK' ün en önemli çıkmazıda bu anlayışa izin vermemesinden kaynaklanmaktadır.
27 Ocak'ta Başbakan zaten ÖTK Başkanları'yla buluşarak öğrencilerin temel sorunlarını dinleyecektir. Eğitimin sorunları saymakla bitmez! Fakat, YÖK denilen kurum baskıcı yapısını koruduğu müddetçe bu sorunların aşılması beklenemez. Yıllar içerisinde buna bir de üniversitelerin ticarileşmesi gelmiştir. Üniversite bünyesinde bütün örgütlenmelerin demokratik bir zeminde sağlanması gerekmektedir. YÖK'le bu iş olmaz!

(Evrensel)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder