Atma Recep

Hayatımızdaki bilinmeyenlere, çözülmesinin şu an için mümkün olmayan konularına, cevapsız en zor sorulara en basit ve kısmen de olsa ikna edebilen “din” olgusudur. Din belki de bu sebepten dolayı insanlar arasında bilimden daha fazla rağbet görür. Bilimin işilevi ve sistemi tanımlanmış ve bilinmektedir ve elbette ancak bilim yoluyla “gerçeğe” ya da “doğru bilgilere” ulaşabilir, hayatlarımızı kolaylaştırabilir, dertlerimize çare bulabiliriz… Şimdilik en büyük sorunumuz hatta korkumuz “ÖLÜM”

Dinlere baktığımız da öyle bir yansıması var ki ölüm korkusuna bile çaredir. Hangi dine bakarsak bakalım bu korkunun kokularını içinde barındırır belki de bu koku insanları dine bağlar ve cezbeder… Hep dediğim gibi bu sebepten dolayı din, ideolojilerin ideolojisi, fikirlerin fikri… Gelmiş en büyük güç…

Günümüzde bile ortaya çıkan fikir ya da ideolojiler için insanlar öncelikle “dine paralel mi?” şeklinde yaklaşıyor. Din ile uyum sağlamıyorsa bir şekilde o halkın bilincine inemiyorsa o fikir isterseniz düşüncelerin kralı olsun kişilerde zerre adım atamazsınız.

Kazın ayağı uzaktan bakıldığı gibi değil…

Bilimle uzaktan yakında alakası olmayan ya da çok az bilgi sahibi olan insanların dinsel, inançsal argümanlarına, değerlerine karşı çıkınca ilk olarak o kişileri ölüm korkusuyla yüzleştirmiş oluyorsunuz ister istemez… Bu durumda da dindarlar sizden korkar, kaçar ve daha sıkı bir şekilde inançlarına bağlanırlar.

Dinin etkin olduğu bu düzlemde de onunla rekabet pek de kolay olmaz. Özellikle sosyal hayata,topluma, bireye en çok müdahale eden İslamiyet karşısında…

Aslında bakarsanız diğer dinlerde de pek farklı değil durum. Marks bile “Din afyondur.” demekle kalmamıştır. Bu önermesinin öncesi ve sonrası yargılarına bakarsak ; “Dinsel sıkıntı hem gerçek ıstırabın bir ifadesi hem de gerçek ıstıraba karşı bir protestodur. Din, mazlum varlığın feryadı ve ruhsuz koşulların ruhu olduğu gibi kalpsiz bir dünyanın da hissiyatıdır.” der.

Bu sözler, “Din halkın afyonudur” ifadesiyle bir arada değerlendirildiğinde, dine bakışta Marks’ın dinamik bir yaklaşıma sahip olduğu görülür. Çünkü din, hem “halkın afyonu” hem de “gerçek ıstıraba karşı bir protesto” olabilmektedir. “Afyon” ifadesinden önceki ve sonraki cümleler arasında görülen fark, Marks’ın çelişkiye düştüğü anlamına gelmez, aksine bu konuya diyalektik bir bütünlük içinde yaklaştığına işaret eder.

Siyasete teorik ya da pratik anlamda bir şekilde dahil olacaksanız ve İslamiyetin yaşandığı bu coğrafyadaysanız din olgusunu görmezden gelemzsiniz. Dini bileceksiniz. Reformist yaklaşıp günümüze adapte etmek zorundasınız…

İnsanlardaki ölüm korkusunu silmek ya da bir nebze olsun azaltmak için hayatı mutlu kılmak gerekmetedir. İşte bu sebepten, örneğin Özgürlükçü sosyalizm, insanlardaki ölüm korkusunu yok sayabilcek mutluluk için adım atabilme iddiasını yoğunlaştırmalı hatta “mutluluk ideolojisi” şeklinde kendini yorumlamalı, yorumlatmalıdır. Dine müdahale eden politik gerçeği olan İslam karşısında ikna edeci olarak atılabilecek ilk adımlar ancak bu doğrultuda olabilir (?)

İnsanların mutlu olabilmesi için öncelikle fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamalı, karınlarının doyması, barınma, iş, sağlık, eğitim vb. gereksinimilerine bağldır.Tabiki sadece bu temel gereksinimlerin karşılaşılanması tüm sorunları da çözmez, insanları da mutluluğa ulaştırmaz. Bugün, AKP bu durumun farkında… Sadece ölüm değil yaşam içinde “çare” olma adına sosyal devlet işlevini de (artık sadaka düzeni mi dersiniz yoksa AKP yardımı mı dersiniz size kalmış) uygulamaya çalışıyor. Bununla da kalmayıp 80 darbesi diktatörlüğüne sözde “özgürlükçü bir anayasa” ile solun argümanlarını çalıp çırpmaya çalışmıştır kendilerince.

Anayasa deyince aklıma Malezya geldi ! Hatta yeniden keşfetmektense İran’ ı hatırlamak bile yeterli kanımca… Din adı altında bu coğrafyada hem sosyal hem de hukuksal açıdan çok şeyler konuşuldu, yazıldı, çizildi, yaşandı… Söylenen her sözde, yaşanan her olayda “Tamam bu sonuncusuydu” diyorduk… Ama ! Ama işte… Hep düşünüyorduk “Demokrasi ve özgürleğe geçiş tabi ki sancılı olacaktır. Bu tür olayların yaşanması normaldir.” vs. şeklinde yaklaşmıştık…

İşte ölüm…

İşte hayat…

İşte din…

İşte AKP…

Erdoğan demişti ya “Hamd olsun laikliği hakim kıldık” diye… Az buçuk dindar olsam “Atma Recep din kardeşiyiz” diyeceğim de “Anayasa’ sını alıp da gitmez ki Malezya’ ya” felan…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder