Din, Halk, Siyaset

Sol’ un Anadolu’ da bir türlü gelişemesinin, büyüyemesinin, toplumsallaşamamasının nedeni olarak “solda birlik” karşımıza çıkıyor.

Bugün Sol ile Anadolu halkı arasında bağlantıyı kurmak, solu topluma yaymak için Türkiye toplumu üzerine kafa patlatmak, bu halkı, kültürü kısaca bu toprakları tanımak gerekir.

Dinler, özellikle İslamiyet, bu toprakların sosyo-kültürel gerçeğidir.Bunu görmezden gelmek, kafamızı kuma sokmaya benzer. Sol Türkiye’ de filizlenmek istiyorsa din gerçeğini yabana atmamalıdır. Bugün popülerleşmeye başlayan “Müslüman + Sosyalist” kişilerin sayısı çoğalmaya başladı. İslami sosyalizm gibi düşünceleri savunmaktadırlar. Bu insanlarla da oturup, konusup uzlasmaya varılmalıdır. Bu sorun gayet yalındır ; “Dini inancı olan, dinini yaşayan, ezilen, sömürülen ama sonuçta sermaye siyasetlerinin yanında saf tutan halkımızla, Sol-Sosyalist hareket arasındaki kopukluğun bu sorun bağlamında aşılabilmesi” meselesidir. Sınıf çatışması temel alınmalıdır.

Sol görüşe sahip insanlar dindarlara karşı katı bir tutum sergiledikçe açık söyleyim bir arpa boyu yol alamaz. Örneğin ben Mevlana’nın “Sen cansın, kendini beden sanmadasın” ifadesini, ben bugün sadece maddeyi gören, canı, gönülü yok sayan renksiz, kokusuz kapitalizme bir eleştiri olarak sahiplenebilirim…

Fakirliği ardından gelenlere yıkmış gibi görünen ama son “dönemeçlerde” geliri de reel olarak düşmekte olan, sözde irfan sahibi, ses ve görüntü de solcu fakat aslında “Allah’ına kadar sağcı olan, faşizan ve usturubsuz bir dile sahip, balığın yanında rakı içmeyenini ibadullah laik ve demokrat olamayağı dalkavıkluğuna düşen, entelleşmiş liboşluğunun farkında olmayan, nur topu gibi bir sol kesimimiz var. Malesef…

Din alanı, bir sosyalistin ne kadar ‘aydınlanmış’ olduğunu gösterebilmesi için en kolay ve elverişli zemin olarak görülmeye başlandı. Bu türden, sosyalistlerin kendi ideolojik-pratik eksikleriyle ilişkili gözlem ve eleştirileri sürdürebiliriz… Mesela Aleviliğe ilerici bir öz atfederken; tarihsel mitolojimizi Alevilik üzerinden inşa etmeye soyunurken; Sünniliğe yine aynı özcülükle yaklaşıp, bu sefer gericilik atfetmemiz büyük bir hataydı. Bu indirgemecilikten halen sıyrılabilmiş değiliz…

Kendine “müslüman” olup, kendine demokrat olup, kendine “özgürlükçü” olup siyaset yapmak tehlikelidir. AKP bunun açık açık yapmaktadır; “Taraf olmayan berteraf olur” diyerek insanları ötekileştiriyor.Muhafazakâr’ erkekler rahatlıkla üniversitelere girerken, türbanlı kızlar kapılarda takılmaktadır. Ama “özgürlük” diyorsak tam anlamıyla özgürlük denmelidir. “Kendine özgürlük” değil…

Türkiye’de kadınların yüzde 6o’ı başörtülü. Bunların hiçbir temsilcisi Meclis’te yok. Neden? Bu meseleyi açıkça tartışmaktan kaçan; ama soyut düzlemde kadınların eşit siyasal katılımından bahsedenler inandırıcı olabilirler mi? Kanaatime göre, yüzde ıo seçim barajının adaletsizliğinden bahsedenler, başörtülü kadınlara yönelik bu türden barajları da eleştirirlerse daha tutarlı olabilirler.

Sağcılar oldum olası materyalizm eleştirisi yapar. Bizleri materyalist olmakla itham ederler. Bu tarihimizdeki pozitivist sapmayı bilerek genelleyen, onu materyalizmle özdeşleştiren bir indirgemedir; bilinçli bir tahrifattır. Şöyle bir etrafımıza baktığımızda, mal mülk edinme adına, cana, doğaya, kente zarar veren acımasız talanları kimlerin yaptığını açıkça görebiliriz.
Vatanseverlik adına bizleri yerli olamamakla itham edenlerle; memleketin en güzel ormanlarını, kıyılarını yağmalayarak talan edip, yazlık dikenler aynı sağcılardır.

Sol siyasetin, gelinen noktada, kalabalıklarla iletişim adına yapacağı iki şey olabilir. Birincisi, sağ siyaset gibi pragmatik davranıp, dini inançlar ve sembollerle çatışmaya girmeksizin, pratik siyasetlere yönelmesidir. Veya pragmatizmden daha iyisi, ortalama bir uzlaşmacı tavır gösterebilir. Örneğin, Ramazan’da, oruç tutanlara asgari saygıyı, ‘gericiliğe bir taviz’ olarak değil, sıradan nezaket meselesi olarak görmeye başlayabilir. Kuşkusuz, çoğunluğu Müslüman bir ülkede, bu yaklaşımın sorun edilebilecek yanları vardır, saygı ve nezaket olarak düşünebileceğiniz bir şeyi, dayatmaya boyun eğmek olarak da yaşayabilirsiniz ve daha kötüsü karşı taraf bunu böyle algılayabilir. Yine de, bu ülkede, karşılıklı dayatma dilinin değişmesi konusunda, solun, İslami kesimden daha uzlaşmaz ve katı davranmış olduğunu kabul etmek zorundayız.

İkincisi, sol siyasetlerin pozitivist çıkış noktalarının da sorgulanabilir olduğunun düşünülmesidir. Bunu tüm solcuları hidayete davet etmek için söylemiyorum, bir inanç ve düşünce hiyerarşisini sorgulamadan yola devam edilemeyeceğini düşündüğüm için söylüyorum. Karşınızdakini, saçma sapan şeylere inanan, kafasını değişmez dogmalara ‘rehin’ vermiş biri olarak görmeye devam ederken, ona saygı ve hatta nezaket gösteremezsiniz. İnanmayan birinin, inancı anlamasını beklemek haksızlık olur, ancak karşısındaki dindarın ona eşit bir yerde durduğunu kabul etmek durumundadır. Yoksa bu sahici bir konuşma olmaz. Konuşmadan kastettiğim siyasi alan, siyasi konuşma, yani toplumsal meseleler üzerine ne düşündüğümüz, paylaştıklarımız ya da paylaşamadıklarımızı tartıştığımız alan. Toplumsal eşitsizliği dert edinen ateist veya agnostik bir solcunun, aynı şeyi dert edinen, benzer şikâyet ve talepleri paylaşan dindar ile birlikte siyaset yapabilmesinin koşullarını oluşturacak konuşma alanından söz ediyorum.

Faizin haram sayıldığı, bunun altının çizildiği bir inanç sisteminden, kapitalizme kutsallık üretiliyor, bu koşullar altında siz de sosyalizme kutsallık üretin demiyorum, en azından bu kutsamaya itiraz edin, kapitalizmin altından bu kutsallık zeminini sarsın, sorgulayın diyorum. Sizi öncelikle ilgilendiren, varoluşsal sorunlara kimin ne cevap verdiği değil, inanç sistemlerini eşitsizlikleri kutsamak üzere el çabukluğu ile kullananlar, kullanılma biçimleri olmalı.Bakın, o kadar derine gitmeye bile gerek yok, Soğuk savaş döneminde, bu ülkede dâhil olmak üzere tüm dünyada ve bu arada özellikle İslam dünyasında, ‘Komünistler ateist’ deyip, bir büyük politik mobilizasyon sağlandı. Maddeci felsefe anlatmaya çalıştığınız zaman ve enerjiyi, ‘kapitalizm paraya tapar’ temasını işlemeye harcasaydınız daha iyi olurdu diyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder