Hatta...



Hani diyorlar ya koca koca adamlar "tüketim toplumundayız" diye...
Doğru!
Sürekli tüketiyoruz.
İlişkilerimizi bile...
Bu tüketilen ilişkiler zamanında, ayakta kalabilmenin bir yolu var (?)
"Bağ lan ma ya cak sın"
Hem de hiç kimseye hem de hiç bir şeye...
Hepsi "anlık"
Hepsi "geçici"
Kozmos'a baktığımızda biz de öyle değil miyiz zaten?
Şu an belki sevgilini düşünüyorsun...
Derinlere daldığın gözleri...
Islak dudakları...
Sıcacık sarılmaları...
Dikkat et! Hepsi yok olabilir!
Bu dediğim, aklının bir köşesinde kalsın.
Ne kadar inkar etsende "o" da ilişki tüketicisidir.
Senden öncesi olduğu gibi senden sonrası da olabilir.
Olur, demiyorum. Olabilir, diyorum.
Aklında bulunsun, diyorum.
Çok özel biri olabilir...
Ama,
Şunu unutma: "Kimsenin kaderi seninkine yazılı değildir."
Hayat, masallardaki gibi duygularla, romantik sarmaşmalarla açıklanamaz.
Hayat, karmaşıktır, yorucudur.
Defalarca başımıza gelse de, her seferinde yine gideriz. Sonunu bile bile...
Düşün!
Kimler gelip geçti hayatından?
Evvel zaman için Romeo vardı Juliet vardı.
Mecnun vardı Leyla vardı.
Evet, evvel zaman içindeydi...
İnsanları düşün!
Kıskançlıklarını düşün...
İhtiraslarını...
Neylüğü belirsiz tavırlarını...
Ezme manyaklıklarını...
Düşün!
Kime veya neye inanabilirsin bu dünyada?
Sanalda ve sokakta bir hezayandır almış başını gidiyor...
Ne koparırsam kardır, diyenlerden geçilmiyor...
Aşk, yerden yere vuruyor kendine aldananları...
Sonra ne oluyor?
Güzelim takma kafana! Yalnız yürü bu yolda!
Sabah kalktığında parkta yürü mesela :)
Gökyüzüyle konuş :)
Selam ver kuşa :)
Aç bir kitap oku :)
Sokakta gördüğün çocuğu sevindir :)
Ya da tek başına sinemaya git :)
Yalnız dolaş şehirde :)
Mesela çevre için bir şeyler yap :)
Bir gösteriye katıl.
Sisteme teslim olma.
Kimsenin vaatlerine kanma.
Biricik olduğunu sanma.
Arkadaşlarınla yalnızlığı hisset...
Arkadaşlarına da fazla bel bağlama.
Ansızın nahoş yorumlarda bulanabilirler..
Takılmasın gözlerin sarmaş dolaş sevgililere...
Boşluğa bırak kendini.

Kabul et.

Yalnızsın!

Hayatın anlamı yok gibi gelecek.
Yok yani.
İşin en pisi de bu "yok" gerçekten yok.
Güzel güzel kahvaltı edeceğin biri yok.
Sonrasında Türk kahvesi içeceğin biri yok.
Sigarayla akşamı edeceğin biri yok.
Akşam olacak...
Çat!
Artık gece uyumak yok.
Ya gidip içeceksin.
Ya TV karşısında falan sızacaksın.
Sabah olacak...
Çat!
Yatak keyfi yok.
Zaten yatakta keyif yapacak bir şey de yok.
Sabahın köründe oturup kargalarla bok yiyeceksin.
Yapacak bir şey yok.
Yalnızlıkla biraz seviş bakalım...
Saçmalama biraz.
Mal gibi ol mesela.
Öğren "küçük şeyleri"
Küçük şeylerden mutlu olmayı
Güneş doğacak,
Batacak,
Haberler saçmalayacak,
İş yerinde sıkıntılar devam edecek,
falan filan...
Göreceksin ki hepsi fasa fisoymuş...

Ben mi?
Ben sevmesini biliyorum. Sen öğrettin aşk'ı. Bedenler değişse de yine aşık olacağım.
Hatta... :)

(Evrensel)

1 yorum:

  1. Hiçbiryerde olmak, hiçbirşey olmak... Hatta ruhu illaki birşey olmak zorunda bırakmamak... Kendini kendin olarak tanımlayabilmek ve sevebilmek... Kendini bir ilişki ile tanımlarsan o ilişki bittiğinde tabi ruhun can çekişir ya da işin ya da ebeveynliğin... Herşeyin bir sonu var evet ama ruhun yok...Çok dolu bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil