İki benzer gün iki farklı anlam

24 Kasım ve 5 Ekim…
Her iki tarihte öğretmenler günü…
Birleşmiş Milletler tarafından belirlenmiş olan 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü; Öğretmenlerin toplum içindeki konumu ile ilgili UNESCO’ nun da destek verdiği etkinlikleri çerçeve edinir.
Öğretmenlerin yetiştirilmesi, statüsü, mesleki sorunları, özlük hakları gibi sorunlara yönelik çözüm önerileri ortaya koymakla beraber sadece öğretmenlere yönelik bir kapsamda da yer almaz. Bunun yanında Dünya genelinde eğitim ile ilgili sorunları da -mesela parasız ve eşit eğitim- gün yüzüne çıkartır.
Türkiye’ de 5 Ekim tarihini yöneticilerimiz bilir de bilmezden gelir. Çünkü bu günün sorumluluklarını ve yükümlülüklerini yerine getirmezler, getirmekten çekinirler. Egemenler bu anlayış içerisinde oldukları içinde bu tarih ister istemez sol anlayışa, sendikalara ve diğer sivil toplum örgütlerine kalmaktadır.
Devlet eliyle bu tarih kutlanmaktan yoksun kalınca 5 Ekim’ciler; 5 Ekim anlayışını yerine getirmek istiyor… Mesela “Ücretsiz eğitim” hakkını dile getiriyor. Tabi egemenlerimiz de üzerine düşen görevi yerine getiriyor; “Ücretsiz eğitim” diyeni dövüyor…
O kadar abesle iştigal eden bir ruhaliyet hakim ki…
Anayasamızda “Ücretsiz eğitim” kaidesi geçer…
Bir öğrenci bu yasayı “Ücretsiz Eğitim” hakkını bir bez parçasına yazınca 16 yılla yargılanır…
Yani; yasada yazanı dile getirmesi suç unsuru teşkil ediyor…
Gelelim anlamlı günümüze…
24 Kasım
Bilindiği gibi 12 Eylül zihniyetinin ürünüdür…
Bu tarihi 5 Ekim’ den ayıran unsur; Eğitim, devleti değil öğretmeni ilgilendirir…
Diyor ki 24 Kasım zihniyeti ; “Ula öğretmen, adam ol ! Bana yakışan, terbiyeli bir vatandaş ol, yetiştir. Etliye sütlüye karışma ! “
Bu tarihi 5 Ekim’ den ayıran bir başka nokta ise; 24 Kasım’ da “yemek yenir” 5 Ekim’ de ise “dayak yenir.”
Köy enstitülerinde yetişmiş mangal gibi yürekleri olan, bilgileri ve özverili çalışmalarıyla aydınlık bir ülkenin geleceğini kurmaya meyilli öğretmenlere bir settir bu tarih…
Bir sabah…
Tankların sesiyle uyanmış, okuluna gidememiş, örgütleri kapatılmış, bir çok öğretmen arkadaşı tutuklanmış, bu öğretmenlerin neden bir “öğretmenler günü” olmasın ki demiş Kenan Paşa… Düşünmüş bizlerin yerine “Bu aydınlık öğretmenlere sus payı niteliğinde bari bir öğretmenler günü verelim” demiş…
Böylelikle 24 Kasım tarihini öğretmenlere ihsan etmiş.
Artık güzel ülkemizde, öğretmenlerimizin de bir öğretmenler günü olmuştu.
Artık öğretmenler de çiçek alıp, öğretmenler günü yemeği yiyecekti…
Böylesine düşünsel, güzel ve anlamlı bir günü kutlamayan öğretmenler var aramızda…
Yakıştıramadım !
Bugün de bu anlayışın dışına çıkan bir egemen zihniyeti yok karşımızda…
Bugün öğretmenlerin bir günü varsa yemek yenip, çiçek, kalem verilmesi yerine şunlar dile getirilmeli;
12 bin civarı okulda ikili öğretim, 20 bin civarı okulda birleştirilmiş sınıflarda verilen öğretimi konuşalım…
Bu şartlarda okuyan yaklaşık 6 milyon öğrenciye verilen hizmetin niteliğini konuşalım…
İlköğretimi bitirip ortaöğretime kayıt olmayan öğrenciler neden kayıt olmuyor, olması için ne gibi çalışmalar yapılmalı bunları konuşalım…
Görevde olan yaklaşık 600 bin öğretmenin yoksulluk sınırı altında, ek işlerle bir yaşamın savaşı vermesini konuşalım…
Rehberlik hizmetlerini konuşalım…
60 kişilik sınıfların düğün salonu olup olmadığını konuşalım…
Neden sınıf mevcudunu 24 kişiye indiremiyoruz onu konuşalım…
Dünya ortalamasında eğitime ayrılan payın 1200 dolar hatta AB gibi 4000 dolar değil de neden 390 dolar olduğunu konuşalım…
Neden eğitime ayrılan payın diyanetten bile az olduğunu konuşalım…
100 binlerce kız çocuğunun neden okula gitmediğini, gidemediğini nasıl teşvik edilmesi gerektiğini konuşalım…
Engelli, kelimesini ciddi ciddi konuşalım…
Okul öncesi eğitimi konuşalım…
700 liraya ücretli öğretmenlik yapanları konuşalım…
400 liraya anketörlükten tutun da kasiyerliğe, garsonluktan tutun da amelileğe varıncaya kadar çalışan eğitim fakültesi mezunu öğretmenleri konuşalım…
Öğretmen adaylarını, eğitim fakültesini konuşalım…
Mevsimlik işçi gibi sözleşmeli çalışan öğretmenleri konuşalım…
Tatillerden nefret eden (ücretleri kesildiği için) öğretmenleri konuşalım…
Bu sistem içindeki öğrencilerin aldığı hizmeti konuşalım…
Öğrencilerin öğretmenlere nasıl baktığını konuşalım…

5 Ekim’ i yediniz…
Bari;
24 Kasım’ ı saçma sapan hediyelerin verildiği akşam da yemek verildiği bir törenden ibaret saymayın…
Gerçi durum ortada…
Nacizane olarak kimi öğretmenlere de gönderme yapmak istiyorum…
Pamuğun hangi bölgelerde yetiştirildiğini anlattın da onu toplayanların elindeki nasırları anlatmadın…
Dünyanın nasıl döndüğünü anlatıp da içinde dönen dolapları anlatmıyorsun…
Madenleri öğrettin de nasıl çıkarıldığını, kimin çıkardığını, kimin ne kadar paylar aldığını öğretmiyorsun…
Sendikalı olmadan nasıl hakkını savunabileceğini düşünüyorsun?
Bir çiçekle, canımlı cicili sözlerle nasıl kanıyorsun?
Antidemokratik uygulamalara neden iki kelam edemiyorsun?
5 Ekim tarihini neden bilmiyorsun? Yoksa yemekleri mi seviyorsun ?

Bu ülkenin eğitiminde reform değil, devrim gereklidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder