Torba' dan polis çıktı


"Torba yasa" denilen şey, emekçilerin bir torbaya konarak yerden yere vurulmasıdır.

Çeşitli sendikaların ve siyasi partilerin önderliğinde Türkiye’ nin dört bir yanından “15 bin” civarı emekçi, demokratik ve insanca yaşayabilmek için Ankara’ da toplanarak gösteri yürüşü düzenlemek istediler.

Peki, bunca “emekçi”nin bir araya geldiğini gören iktidar boş mu durdu?

Tabiki hayır!

İleri demokrasiyi emekçilerin üzerinde her zamanki gibi tazyikli suyla, copla, gazla bir güzel uyguladı.

Emekçiler; torba yasayla haklarımız gasp ediliyor, meclise giderek canlı zincir oluşturmak istiyoruz, dediler.

Karşılığında: “Ne meclisi lan! Gidin OSTİM’ de ölün!” benzeri bir cevapla karşılaşarak meclise yürüyemeceklerini anladılar. Meclise yürüyemediler ama gaza, tazyikli suya, coplara rağmen 200 metre kadar yürümeyi başardılar.

Yetmez ama olsun!

Tayyip Erdoğan, Meclis’teki grup toplantısında Hüsnü Mübarek’e çağrıda bulunarak; “Halkın dileklerini dinlemek zorundasın. Halkı memnun etmek için adımlar atmalısın, Halkın çağrılarına ve fazlasıyla insani taleplerine kulak verin. Halkın taleplerini şüpheye yer bırakmayacak şekilde karşılayın” diye akıl verdiğini duyunca emekçiler önce şaşırdı tabi, Başbakan’ın isteklerini dinleyecek sandılar.

Ne bilsinler Başbakan’ ın söylediklerinin ayrı yaptıklarının ayrı olduğunu...

Zaten zor olan yaşamları torba yasalarla daha da zorlaştırılıyordu...

Düştüler yollara insanca yaşabilemek için...

Yollarda otobüsleri defalarca polis tarafından durdurulsa bile, yinede gelmeyi başardılar Ankara’ ya...

KESK, DİSK, TMMOB ve TTB ve bazı siyasi partilerin organize ettiği emekçilerin meşru ve haklı tepkilerini dile getirme isteklerini İçişleri Bakanı Beşir Atalay “hukuk dışılık”la suçlasa da boyun eğmedi emekçiler...

15 bin emekçi Ankara’ ya geldi!

Emekçiler karşılarında polisleri buldular. Ne de olsa polis devletiyiz!

İnsanca yaşam, dediler... Tazyikli suyla Ankara’ nın ayazında ıslatıldılar!

Demokratik haklar, dediler... Gazı yediler!

İş güvenliği, dediler... OSTİM’ i gösterdiler... Copu yediler!

Polisin yaptığı bu şeyin adı düpedüz “devlet terörü”dür!

Peki ne var ne yok bu torbada?

Bunca emekçi neden toplandı?

Polis, halka neden saldırdı?

Torba’ da yok yok. Demokrasi, özgürlük, insanca yaşam falan beklemeyin bunlar yok. Zaten torba değil çorba.

*İş güvenliği yok! Gidip OSTİM’ deki işçiler gibi can vereceksiniz.

*İş sağlığı yok! Çalışacaksınız, üreteceksiniz kullanılmaz hale gelince bir köşeye atılacaksınız.

*Demokratik haklar yok! Öyle örgütlenip haklarınızı savunmak isterseniz avucunuzu yalamakla kalmayıp bir de dayak yersiniz.

*İnsanca yaşamak yok! Nefes aldığınıza şükredeceksiniz. İktidar makarna verirse yiyecekseniz, vermezse öleceksiniz.

*Gençlerin geleceği yok! Zaten çoğu işsiz olan gençlerin bir kısmına emekleri karşısında 3-5 kuruş veriyorlardı artık onu da ellerinden alacaklar.

*Danışmak yok! Emekçileri ilgilendiren kanunlarda emekçilerin görüşlerini almak yok.

*Polis devleti var! Ağzınızı açtığınızda copu yiyeceksiniz.

*Sürgün var! Patronlarınızın elini ayağını öpmezseniz sürüleceksiniz.

*Patronlara destek var! Patronların işçileri sömürmeleri daha da artacak.

*Taşeronlaştırma var! Öyle kadro almayı falan beklemeyin, taşeron firmalara bel bağlanıyor.

*İşsizlik Fonu’nun gaspi var! Resmi 3 milyon işsize karşın, sadece 170 bin kişinin faydalanabildiği İşsizlik Fonu’nun prim gelirlerinin yarısının, taşeron firmalara, Özel İstihdam Bürolarına aktarılmasının yolu açılacak.

*İşsizlik Fonu’ nun patronların lehine kullanılması var! Kriz döneminde, şirketler krizdeyiz diyerek işçi ücretlerini İşsizlik Fonu’ndan aldı. Şimdi bu uygulama sadece genel kriz koşullarında olmayacak, şirket her dara düştüğünde ücretsiz izinler, kısa çalışma ödeneği devreye girecek. Bu uygulamanın olduğu işyerlerinde işten çıkartmalar kolaylaşacak.

2009 yılında yoksulluk oranı yüzde 17.11’den yüzde 18.08’e yükselmiş yani 814 bin artış olmuştur. Nufüsün yüzde 15’i açlık sınırının, yüzde 75’i ise yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Hani kriz hamd olsun teğet geçmişti?

Erdoğan, ülkemizin gördüğü en büyük demagoglardan bir tanesidir.

Evet, emekçilerin TBMM’ ye gidip demokratik tepki ve taleplerinin dile getirilmesi engellendi. Çünkü emekçilerin copu, gazıi tazyikli suyu yoktu.

Güneş tarihte olduğu gibi bugün de balçıkla sıvanamaz. Baskı, şiddet ve cebire dayanan hiçbir şato tarihte de sağlam kalmamıştır, bugün de kalmayacaktır. Demokrasiye tahammülsüzlüğün Tunus’taki, Mısır’daki sonuçlarını bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Kurulan saltanatların polisiye baskılarla korunamayacağı açıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder