Bir avuç solcu neden mücadele ediyor ?

Türkiye’ de müthiş bir kavram kargaşası var!

Ülkemizdeki bir çok kavramın içi boşaltılmış, özünden koparılmıştır.

“Sol” kavramı da bu atmosferde payına düşeni almıştır…

“Sol” olgusu benim bildiğim kadarıyla; emek-sermaye çelişikisini ortaya koyan, egemenler ile ezilenler arasındaki çatışmada ezilen halk kitlelerinin veya emekçilerin yanında yer alarak gerek teorik gerekse pratik adımlar atan akımdır. Evrensel anlamda kabul edilen, Dünya’ daki “sol” kavramının tanımı da özü itibariyle böyledir.

Türkiye’ ye baktığımız zaman değişik biçimlerde “sol” kavramıyla karşılaşıyoruz:

Liberal sol…

Kemalist sol…

Sosyalist sol…

Yanlış hatırlamıyorsam “sosyalist sol”un seçmen profili 220 bin civarı…Yani sosyalist sol, bugün ateş olsa cürmü kadar yer yakar…

(sözde) Demokrasi ve (sözde) ileri demokrasi savunucuları bu kıyıda köşede kalmış bir avuç insanın varlığını bile istemiyor olacak ki bu insanları yok etmek için her yolu deniyorlar…

Bu insanların en çok karşılaştığı sorulardan bir tanesi: “Türkiye’ de bir avuç solcu kaldı… Bir avuç insan ne diye uğraşırsınız ki ?” Tabi devletin zor aygıtlarını bu insanlara yıllardır uygulaması da cabası…

Sosyalistlerin olmadığı bir Türkiye’ yi tasavvur edelim:

Bir tarafta cemaatler, tarikatçılar var…

Diğer tarafta sosyal demokrasiyi savunduğunu söyleyen, sol’ dan nasibini almamış, sırf TİP’ in önüne geçmek için “Kemalizm”in adını solculuğa evriltmiş bir parti var…

Türkiye’ de solculuk iddiasıyla siyasi arenaya girdiğiniz zaman otomatikman 1-0 yenik başlıyorsunuz. Çünkü ülkede şöyle bir gerçek var: Müslümanlık eşittir sağcılık…

Gerek TİP dönemi olsun gerek gayrı nizami harp uygulamalarının olduğu 80 öncesi dönem olsun solun kıpırdandığı, kitleselleştiği dönemler oldu. Tabi bu dalganın karşısında Türkiye’ nin egemenlerinin sürdürdüğü baskı ve ABD’ nin “Yeşil Kuşak Teorisi” yer aldı. Bu ülkede 3 bin komünist varken, komünizm ile mücadele eden 30 bin dernek kuruldu. Anti komünizm propagandası ile sağcılık müslümanlıkla özdeşleştirildi.

Sonunda “bizim çocuklar” geldiler; Maraş’ ı, Çorum’ u yaktılar… Okullarda katliamlar yaptılar…Gencecik fidanları birer birer ortadan kaldırdılar…

Bu basit gerçeği bile halkımız hala bilmiyor…

Sol kendiliğinden bu kadar az sayıya düşmedi. Toplumsal muhalefetin önüne geçmek isteyen iç ve dış irade oldu.

Bu kadar az kişi ne diye mücade ediyor? Sorusunun cevabını karmaşık tahliller yaparak, terimsel ifadeler kullanarak anlatmaktansa ilköğretim seviyesinde bir hikaye ile anlatayım:

Ayran küpüne üç (3) fare düşmüş…

Birincisi; “Ben çıkamam. Sağcıyım. Muhafazakarım” demiş ve ölmüş…

İkincisi; “İmdat!” demiş elini yukarıya uzatmış. Dışardan bir el gelmiş onu dışarı çıkarmış ama çıkarırken gırtlağından tutmuş çıkarmış.Bu el AB’imiş, ABD’ imiş…

Üçüncüsü; Debelenmiş debelenmiş “Devrim hemen şimdi!” demiş… Debelenmiş 220 bin iken 500 bin olacağını bilmiş… Debelenmiş debelenmiş 500 bin iken 1 milyon 500 bin olacağına inanmış…

Kıyıda köşede kalmış bir avuç solcu bugün “bu” yüzden debelenmektir.

Kıyıda köşede kalmış bir avuç solcu bugün debelenmekten vazgeçtiği an kaybeder.

Herkeste şöyle bir geyik var: “Yahu bu solcular zaten bir avuç kalmış ama yine de aralarında çok tartışıyorlar hep fikir ayrılığı var” diye…

İyi de sağcılık çok kolay: Sömürüyü, düzeni muhafaza edeceksin yani yapacağın şey “korumak” hiç bir yaratıcılığı yok.

Sol, kötülüğü, dehşeti, sömürüyü sermayenin karşısında emeğin hakkının savunurken son derece yaratıcı olmak zorundadır. O yüzden bugün Türkiye’ de sosyalist sol farklı farklı çözüm önerileri getirmektedir. Çünkü yaratıcı fikir sol’dadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder